19 Kasım 2014 Çarşamba

LOUVRE MÜZESİ

Louvre Müzesi , Fransa’nın en büyük müzesidir. Müzede Orta Çağ’dan 19. yüzyıla kadar eserler görülebilir. Bu müzede sanatın gelişimine bakarak antik çağdan günümüze sanatın değişim ve gelişimini takip edebilirsiniz. Louvre Müzesi sekiz bölümden oluşur. Bölümlendirme işlemi 2008 yılında yapılmıştır.

Bu bölümler şunlardır: Doğu Medeniyetleri Eserleri, İslami Sanat, Mısır Eserleri, Yunan, Etrüsk ve Roma Eserleri, modern dönem için resim, heykel, sanat araçları, 1848’e kadar olan yazı ve resimler. Bunlarla birlikte Louvre Müzesi’nin tarihini yansıtan bir kısım da vardır. 17. ve 18. yüzyıllara ait İtalyan ve İspanyol resimleri için de 21 yeni oda açılmıştır.

1793 yılında açılan Louvre Müzesi kesinlikle hedeflenen “evrensel” kavramını karşılıyor. Her yıl yaklaşık 6 milyon ziyaretçi buraya geliyor. 10 Ağustos 1793’de 537 resimle açılışı yapılan Louvre’da o günlerde genelde kiliseye ve soylulara ait şeyler sergilenmekteydi. Yapı sorunları nedeniyle müze 1796 – 1801 yılları arasında kapatılmıştır. Napolyon döneminde koleksiyon daha da zenginleştirilmiştir ve müzenin adı “Musee Napoleon” olarak değiştirilmiştir. Fakat Napolyon’un Waterloo’daki yenilgisinin ardından “Louvre” ismine dönülmüş, koleksiyondaki parçaların bazıları sahiplerine geri verilmiştir. Sonrasındaki yükseliş Louis XVIII ve Charles X ve İkinci Fransız İmparatorluğu dönemlerinde olmuştur.



Şehrin batısında inşa edilen müze, şehir büyüse bile şehrin merkezi olma özelliğini korumuştur. Sen Nehri’ne yakın olan Louvre, 60.600 metre kareden fazla alan kaplar ve içerisinde 35.000’e yakın sanat eseri bulunmaktadır. Dünyanın en çok ziyaret edilen müzesi olan Louvre 12. yüzyılda Philip II döneminde inşa edilen Louvre Palaca’da bulunmaktadır. Bu kalenin kalıntıları müzenin zemin katında görülebilir. Yapı, birkaç kez genişletilmiştir.




Louvre Müzesi Bölümleri


Louvre Müzesi binası üç ayrı kanattan oluşur: Sully, Richelieu ve Denon. Sully kısmı müzenin en eski kısmıdır. Burada görülebilecek en bilinen eserler Fransız resimleri, Jean Auguste Dominique çalışması bir Türk Banyosu tasviri, Mısır eserleri, “Venus of Milo” ismindeki Afrodit heykeli ve müzenin üstüne kurulduğu kalenin kalıntılarıdır. Richelieu bölümünde Orta Çağ’dan 19. yüzyıla resim çalışmaları, Philip Pot’un mezarı, Orta Doğu eserleri, Hammurabi Kodu buradadır. Son kanat olan Denon en kalabalık olan bölümdür. Burada Mona Lisa, Roma ve Etrüsk eserleri ve daha niceleri görülebilir.
Louvre Müzesi dünyaca ünlü sanat eserlerine ev sahipliği yapar. Bu eserlerin en ünlüleri “The Venüs of Milo”, “The Winged Victory of Samothrace” ve tabi ki “Mona Lisa”dır. Tüm müzede sizi Mona Lisa’ya yönlendiren işaretler görebilirsiniz. Leonardo da Vinci çalışması olan bu eşsiz sanat eseri koruma amaçlı cam içerisinde sergilenmektedir. Müzeyi bir günde detaylı olarak gezmek imkansızdır. Vaktiniz kısıtlıysa gitmeden önce görmek istediğiniz kısım ya da eserleri belirleyip doğrudan onlara gitmeniz mantıklı olacaktır.

Louvre Piramidi (Louvre Pyramid)

Louvre Müzesine yapılan son ek kısım Louvre Piramidi’dir. Müzenin ana girişi olarak kullanılır. 1989 yılında Amerikan mimar I. M. Pei tarafından yapılmıştır. Camdan yapılan piramit güneş ışığının zemin kata ulaşmasını sağlamaktadır. İlk yapıldığında müzenin bütünlüğünü bozduğu ve sanatsal olmadığı söylenen Louvre Piramidi bugün tarihe dokuya zarar vermeden müzeye giriş sağladığı için hoş görülmektedir.

Louvre Müzesi Ziyaret Saat ve Ücretleri

Louvre Müzesi Pazartesi, Perşembe, Cumartesi ve Pazar günleri 09.00 – 18.00 arasında, Çarşamba – Cuma günleri 09.00 – 22.00 arasında açıkken Salı günleri kapalıdır. Giriş ücreti Louvre geçici sergiler hariç tüm kısımlar için 10 Euro, Napoleon Salonu’ndaki sergiler dahil 11 Eurodur.




SEBZELİ KÖRİLİ PİLAVI



Malzeme;
Arzu ettiginiz sebzeler (sogan, havuc, patates, domalik biber, mantar....)
Kiyma ya da sosis
Pilav
Sivi yağ ve tere yağı
Tuz ve kara biber
Ketçap
1 kaşık Köri tozu
Ve yumurta

Yapılış;
● Sebzeler ve eti (sosis) küp küp doğrarak sivi yağida kavurun. 
● tuz ve karabiber ekleyin. Ben bu sırada tereyağıda ve Köri tozuda bir az ilave ettim.
● pilavı ilave ederek sebzelerle iyice karıştırın.
● servis tabağa koyup sicakken yiyin. Bu bir çeşit oluyor. 
● 2 tane yumurtayi iyice çırpın ve teflon tavada yarim pişirin, o sirada hazir olan pilavi ortaya ekleyin. Yumurtanin yan kısımı kapatin. Tabağına aldıktan sonra arzu ederseniz ketçap la süslenerek servis yapın. 
● afiyet olsun. 
(Köri sevmeyen koymayin. Sevdiginiz sebze ve baharatla bu yemegi kendi uslü yapabilirsiniz)


Resimlerle adım adım izleyebilirsiniz;
























AFİYET OLSUN!

NEMRUT DAĞI

Doğu ve Batı Medeniyetlerinin, 2150 m. yükseklikte muhteşem bir piramitteki kesişme noktası, Dünyanın sekizinci harikası Nemrut, Yüksekliği on metreyi bulan büyüleyici heykelleri, metrelerce uzunluktaki kitabeleriyle, UNESCO Dünya Kültür Mirasında yer almaktadır.


Nemrut Dağı, üzerinde barındırdığı dev heykellerin ve anıt mezarın yanı sıra, dünyanın en muhteşem gündoğumu ve gün batışının seyredilebildiği yer olmasıyla da ilgi çekmektedir. Her yıl binlerce insan gündoğumu ve gün batışını seyretmek için Nemrut Dağına gelmektedir.


UNESCO tarafından Dünya Kültür Mirası olarak ilan edilen Nemrut Dağı, çevresindeki Kommagene Uygarlığı eserleri ile birlikte ülkenin önemli Milli Parklarından biridir. Nemrut Dağındaki dev heykeller ve tümülüs, Arsameia (Eski Kale), Yeni Kale, Karakuş Tepesi ve Cendere Köprüsü Milli Park sınırları içerisinde yer alıyor.

TARİHÇE
İki bin yıldır güneşin doğuşunu ve batışını 2150 m. yükseklikte izleyen dev heykellerin sırrının çözülmesi için Kommagene Uygarlığı'nın keşfine gitmek gerekir.


Nemrut Dağı'nın Kraliyet Akademisi tarafından araştırma yapmak üzere bölgeye gönderilen genç bilim adamı Otto Punchtein başkanlığındaki ekip, Nemrut Dağı'nın tepesindeki tümülüs ve tümülüsün doğu ve batı yanlarında oluşturulmuş teraslar üzerindeki devasa heykeller ve çeşitli kabartmalardan oluşan eserler üzerinde çalışır. Uzun çalışmalar sonunda Grekçe yazılı kitabeyi çözen Punchstein, bu eserlerin Kommagene Uygarlığı'na ait olduğunu ve Kommagene Kralı I. Antiochos tarafından yaptırıldığını keşfeder. Antiochos'un ağzından yazılan kitabe, Nemrut Dağı'nın sırrını ve Antiochos'un yasalarını içermektedir.


Kommagene Uygarlığının ortaya çıkmasını sağlayan kazılar, Nemrut Dağı'ndan başka Arsameia, Samsat ve Fırat Havzasında gerçekleştirilmiştir. Bölgede yapılan kazılarda ortaya çıkartılan taşınabilir eserler müzelerde, geri kalanları da Milli Park Alanı içerisinde korumaya alınmıştır. 



 KOMMAGENE KRALLIĞI
Yunanca "Genler Topluluğu" anlamına gelen Kommagene, ismiyle bağdaşırcasına, Grek ve Pers uygarlıklarının inanç, kültür ve geleneklerinin bütünleştiği güçlü bir krallıktır. Toros Dağlarındaki çeşitli yolların birleştiği noktada bulunan antik Kommagene Krallığı, Suriye'nin Kuzeyi, Hatay, Pınarbaşı, Kuzey Toroslar ve doğuda Fırat Nehri'nin çevrelediği verimli topraklarda yer almıştır. Tarıma ve hayvancılığa elverişli ve ekonomik önemi yüksek sedir ağacı ormanlarını barındıran Kommagene topraklarının, ilk çağlardan beri yerleşim alanı olarak kullanıldığı civardaki mağara ve arkeolojik buluntulardan anlaşılmaktadır.


Antik dünyanın küçük ancak güçlü ülkesi Kommagene, baba tarafı Pers Krallarından "Krallar Kralı olarak anılan Darius'a ile, anne tarafı Makedonya Hükümdarı Büyük İskender ile akraba olan bir prensin oğlu Mithradates Kallinikos tarafından, İ.Ö. 109 yılında bağımsız bir krallık olarak kurulmuştur. Farklı topluluklardan meydana gelen ve ayrı inanç ve kültürlere sahip Kommageneliler arasındaki birliği sağlamak konusunda büyük başarı sağlayan Mithradates Kallinikos, tanrılarla olan bağını kuvvetlendireceği ve böylece ulusunu barış içerisinde yaşatacağı inancıyla ülkesinin çeşitli yerlerinde tapınaklar yaptırmıştır.


İKLİM
Kahta ilçe sınırlarındaki Nemrut Dağında karasal iklim özellikleri görülmektedir. İlçe sınırlarındaki Atatürk Baraj gölü nedeniyle, iklim yapısı önemli bir ölçüde değişikliğe uğrayarak Akdeniz iklimi ile benzerlik göstermeye başlamıştır. Ancak yaz ortasında bile, Nemrut Dağında gün doğumu oldukça soğuk olur.


KAPADOKYA HAKKINDA BİLGİ

Kapadokya,60 milyon yıl önce; ErciyesHasandağı ve Güllüdağ’ın püskürttüğü lav ve küllerin oluşturduğu yumuşak tabakaların milyonlarca yıl boyunca yağmur ve rüzgar tarafından aşındırılmasıyla ortaya çıkmıştır.


İnsan yerleşimi Paleolitik döneme kadar uzanmaktadır. Hititler'in yaşadığı topraklar daha sonraki dönemlerde Hrıstiyanlığın en önemli merkezlerinden biri olmuştur. Kayalara oyulan evler ve kiliseler, bölgeyi Roma İmparatorluğu'nun baskısından kaçan Hıristiyanlar için devasa bir sığınak haline getirmiştir.
Kapadokya bölgesi, başta Nevşehir olmak üzere KırşehirNiğdeAksaray ve Kayseri illerine yayılmış bir bölgedir.
Kapadokya bölgesi, doğa ve tarihin bütünleştiği bir yerdir. Coğrafi olaylar Peribacaları'nı oluştururken, tarihi süreçte, insanlar da bu peribacalarının içlerine ev, kilise oymuş, bunları fresklerle süsleyerek, binlerce yıllık medeniyetlerin izlerini günümüze taşımıştır. İnsan yerleşimlerinin Paleolitik döneme kadar uzandığı Kapadokya'nın yazılı tarihi Hititlerle başlar. Tarih boyunca ticaret kolonilerini barındıran ve ülkeler arasında ticari ve sosyal bir köprü kuran Kapadokya, İpek Yolu'nun da önemli kavşaklarından biridir.
MÖ 12. yüzyılda Hitit İmparatorluğu'nun çöküşüyle bölgede karanlık bir dönem başlar. Bu dönemde Asur ve Frigya etkileri taşıyan geç Hitit Kralları bölgeye egemen olur. Bu Krallıklar MÖ 6. yüzyıldaki Pers işgaline kadar sürer.
Bugün kullanılan Kapadokya adı, Pers dilinde "Güzel Atlar Ülkesi" anlamına gelir. MÖ 332 yılında Büyük İskender Persleri yenilgiye uğratır, ama Kapadokya'da büyük bir dirençle karşılaşır. Bu dönemde Kapadokya Krallığı kurulur. MÖ 3. yüzyıl sonlarına doğruRomalıların gücü bölgede hissedilmeye başlar. MÖ 1. yüzyıl ortalarında Kapadokya Kralları, Romalı generallerin gücüyle atanmakta ve tahttan indirilmektedir. MS 17 yılında son Kapadokya kralı ölünce bölge Roma'nın bir eyaleti olur.
MS 3. yüzyılda Kapadokya'ya Hıristiyanlar gelir ve bölge onlar için bir eğitim ve düşünce merkezi olur. 303-308 yılları arasında Hıristiyanlara uygulanan baskılar iyice artar. Fakat Kapadokya baskılardan korunmak ve Hıristiyan öğretiyi yaymak için ideal bir yerdir. Derin vadiler ve volkanik yumuşak kayalardan oydukları sığınaklar Romalı askerlere karşı güvenli bir alan oluşturur.
4. yüzyıl, daha sonra "Kapadokya'nın Babaları" olarak adlandırılan insanların, dönemi olur. Fakat bölgenin önemi, III. Leon'un ikonları yasaklamasıyla doruk noktasına ulaşır. Bu durum karşısında, ikon yanlısı bazı kişiler bölgeye sığınmaya başlar. İkonoklazm hareketi yüz yıldan fazla sürer (726-843). Bu dönemde birkaç Kapadokya kilisesi İkonoklazm etkisinde kaldıysa da, ikondan yana olanlar burada rahatlıkla ibadetlerini sürdürdüler. Kapadokya manastırları bu devirde oldukça gelişir.
Yine bu dönemlerde, Anadolu'nun Ermenistan'dan Kapadokya'ya kadar olan Hıristiyan bölgelerine Arap akınları başlar. Bu akınlardan kaçarak bölgeye gelen insanlar bölgedeki kiliselerin tarzlarının değişmesine sebep olur. 11. ve 12. yüzyıllarda Kapadokya Selçukluların eline geçer. Bu ve bunu takip eden Osmanlı zamanlarında bölge sorunsuz bir dönem geçirir. Bölgedeki son Hıristiyanlar 1924-26 yıllarında yapılan mübadeleyle, arkalarında güzel mimari örnekler bırakarak Kapadokya'yı terkettiler.


JEOLOJİK OLUŞUMU
60 milyon yıl önce 3. Jeolojik devirde Toroslar yükseldi. Kuzeydeki Anadolu Platosu'nun sıkışmasıyla yanardağlar faaliyete geçti. Erciyes, Hasandağı ve ikisinin arasında kalan Göllüdağ, bölgeye lavlar püskürttü. Platoda biriken küller yumuşak bir tüf tabakası oluşturdu. Tüf tabakasının üzeri yer yer sert bazalttan oluşan ince bir lav tabakasıyla örtüldü. Bazalt çatlayıp parçalara ayrıldı. Yağmurlar çatlaklardan sızıp yumuşak tüfü aşındırmaya başladı. Isınan ve soğuyan hava ile rüzgârlar da oluşuma katıldı. Böylece sert bazalt kayasından şapkaları bulunan koniler oluştu. Bu değişik ve ilginç biçimli kayalara halk bir ad yakıştırdı: "Peri bacası".
Bazalt örtüsü olmayan tüf tabakları ise erozyonla vadilere dönüştü. İlginç şekilli oluştu. Daha sonraları insan eli, emeği ve duygusu işe koyuldu. Dokuz-on bin yıl öncesine ait yerleşimlerden ilk Hıristiyanların kayalara oydukları kiliselere, büyük ve güvenli yer altı kentlerine kadar uzun bir dönemde büyükana bir uygarlık yaratıldı.
Bölge günümüzde turizm açısından büyük bir öneme sahiptir. AvanosÜrgüpGöremeAkvadiUçhisar ve Ortahisar Kaleleri, El Nazar KilisesiAynalı KiliseGüvercinlik VadisiDerinkuyu, Kaymaklı, Özkonak Yeraltı ŞehirleriIhlara VadisiSelime KöyüÇavuşinGüllüdere Vadisi, Paşabağ-Zelve belli başlı görülmesi gereken yerlerdir. Kayalara oyulmuş geleneksel Kapadokya evleri ve güvercinlikler yörenin özgünlüğünü dile getirirler. Bu evler ondokuzuncu yüzyılda yamaçlara ya kayaların ya da kesme taştan inşa edilmişlerdir. Bölgenin tek mimarı malzemesi olan taş yörenin volkanik yapısından dolayı ocaktan çıktıktan sonra yumuşak olduğundan çok rahat işlenebilmekte ancak hava ile temas ettikten sonra sertleşerek çok dayanıklı bir yapı malzemesine dönüşmektedir. Kullanılan malzemenin bol olması ve kolay işlenebilmesinden dolayı yöreye has olan taş işçiliği gelişerek mimari bir gelenek halini almıştır. Gerek avlu gerekse ev kapılarının malzemesi ahşaptır. Kemerli olarak yapılmış kapıların üst kısmı stilize sarmaşık veya rozet motifleriyle süslenmiştir. Yöredeki güvercinlikler 19. yüzyılın sonları, 18. yüzyılda yapılmış küçük yapılardır. İslam resim sanatını göstermek açısından önemli olan güvercinliklerin bir kısmı manastır veya kilise olarak inşa edilmişlerdir. Güvercinliklerin yüzeyi yöresel sanatçılar tarafından zengin bezemeler, kitabeler ile süslenmişlerdir. Bölge şarapçılık ve üzüm yetiştiriciliği ile de ünlüdür. Kapadokya'yı eskiden ev olarak kullanıyorlardı. Bu yüzden şimdi kalıntılar çıkartılıyor. Bunlar tarihi eser olarak koruma altına alınıyor.


FİLM İNCELEMESİ: Bİ' KÜÇÜK EYLÜL MESELESİ ( 2014 )

Film İncelemeleri köşemizin bu haftaki konuğu son zamanların en çok ses getiren yapımlarından, sımsıcak bir aşk hikayesi olan Bi' Küçük Eylül Meselesi



Farah Zeynep Abdullah ve Engin Akyürek'in başrollerini paylaştığı Bi' Küçük Eylül Meselesi, Türk Sineması'nda son zamanların en çok ses getiren yapımlarından biri oldu. Bi Küçük Eylül Meselesi, IMDB'de 7.9 gibi çok sağlam bir rakamla karşımıza çıkıyor. Öyle Bir Geçer Zaman Ki ile şöhreti yakalayan Farah Zeynep Abdullah ve Fatmagül'ün Suçu Ne? ile karşımıza çıkan Engin Akyürek için başarılı bir dizi geçmişinden sonra vurucu bir darbe bu film. Sevgililer gününde vizyona giren film, Nil Karaibrahimgil'in Kanatlarım Var Ruhumda isimli şarkısıyla bir bütün olup sizleri filmin çekildiği Bozcaada'da harika bir serüvene çıkarıyor.




Eylül (Farah Zeynep Abdullah), hayatının baharında hiçbir şeyi takmayan fazlasıyla metropollü genç bir kadındır. Sevgilisi (Onur Tuna) ve yakın arkadaşı (Ceren Moray) ile bir çekim için gittiği Bozcaada'da Tekin (Engin Akyürek) ile tanışır. Ve Eylül burada kendinin tamamen zıttı bu adamla bir öyle bir böyle bir aşk yaşamaya başlar. Eylül, şehirli bir kadın onun aksine Tekin ise Bozcaada'da yaşayan yaşamını karikatür çizerek kazanan bir adamdır. Bu aşk, Tekin'in küçük arkadaşıGülşah (Serra Keskin)'in ara bulucuğuyla başlamıştır. Bir ay boyunca Bozcaada'da herkesten uzak Tekin'le zaman geçiren Eylül aylar sonra kendini Tekin'e aşık olmuş bir şekilde bulur. İstanbul'a döndükten sonra geçirdiği trafik kazası sonucu hafızasını kaybeden Eylül'ü Bozcaada'ya geri çağıran bazı şeyler vardır. İşte hikaye burada başlar. 




Filmin eleştirilerine geçecek olursak öncelikle oyunculuklardan başlamamız gerekir. Farah Zeynep Abdullah, Eylülkarakteriyle kariyerinin zirvesini görmüş olmalı. Karakter o kadar sağlam ve gerçek ki Farah Zeynep, bizi adeta perdenin karşısında büyülüyor. Yeteneği ve güzelliği birleşince de Farah Zeynep Abdullah, sinemamız için son zamanların en iyi genç kadın oyuncusu denebilecek bir yere geliyor. Engin Akyürek ise Farah'ın yanında çok az sönük kalıyor. Oynadığı Tekinkarakteri biraz oturmamış gibi ama her ne olursa olsun o da şahane bir oyunculuk dersi veriyor. Film boyunca bu yakışıklı adamdan çirkin diye bahsedilmesi ise biraz komik. Serra Keskin, Gülşah karakteriyle keşke daha çok filmde yer alsaydı dedirtiyor adama. Ceren Moray ve Onur Tuna ise yan karakterler olarak gayet başarılı. 




Filmin mutfağına gelecek olursak karşımıza çoğumuzun ismen bildiği Ezel'in senaristi Kerem Deren çıkıyor. Kerem Deren, ilk uzun metrajlı sinema filmiyle yönetmenlikte gerçekten sağlam şeyler vaad ediyor. Filmde sürekli bir "flashback" yanigeçmişe dönme tekniği kullanılması izleyiciyi biraz sıkabiliyor. En azından benim bir süre sonra beynim allak bullak olmuştu açıkçası. Gökhan Tiryaki'nin usta görüntü yönetmenliği ve mekan çekimlerinin Bozcaada'da yapılması sizleri dehşet bir görsel ziyafete davet ediyor. Sanat Yönetmeni olarak ise karşımıza Haluk Ünlü çıkıyor ki bence en büyük takdiri o hak ediyor. Çünkü gerek mekanlar gerek de kostümler ki özellikle Eylül karakterinin stylingi muhteşem. Erdil Yaşaroğlu'nun Tekin karakteri için çizdiği karikatürler ise filme ayrı bir renk katıyor. 




Bi' Küçük Eylül Meselesi, tam anlamıyla bir dram içermekte. Filmin yarısından sonra daha net hissedebileceğiniz aşk ve dram öğeleri sulu gözlü hatunlarımızı ağlamaktan öldürebilir. Aslında klasik "fakir oğlan-zengin kız" konusu filmin orijinalliği sayesinde size o klişeyi bir gram hissettirmiyor. Filmin senaryosu ise çarpıcı sözler, güzel göndermelerle dolu. Instagram sahnesinde "anı yaşa, fotoğrafı aklınla çek" mesajı verilirken, "aşık olmak için fazla neşeliyim ben" gibi güzel repliklere de yer veriliyor. Kısa sürede bir marş haline gelen filmin şarkısı Kanatlarım Var Ruhumda ise Nil Karaibrahimgil'in yorumu ve Eylül karakteri ile bir bütün oluyor.

"-aşk mı bu? olamaz di mi? 
+eğer soruyorsan değil demektir."


ONIGIRI ( JAPON YEMEGİ )




Onigirilere merhaba deyin! 

Bugün Onigiri yaptım ve sizlerle tarifini paylaşmak istedim. :)
Onigiri türkçe adıyla pirinç topudur. İçine iç koyarak ya da sade olarak yapılır, yosun(kim) ile yenir.

Malzemeler:
1 su bardağı pirinç
Avuç içi kadar tavuk göğüsü (tavuğun herhangi bir parçası)
Mayonez
Yosun




Yapılışı:

Arkadaşlar öncelikle az bir yağda yıkanmış pirinçimizi biraz kavuruyoruz sonra 3 su bardağı su ekleyip suyu çekmesini bekliyoruz. Biraz tuz eklemeyi ihmal etmeyin.Yapış yapış, lapa olana kadar pişecek. Eğer piştiğinde hala diri ise ve yapışkan değilse biraz daha su ekliyoruz. Diğer bir yanda tavuğumuzu haşlıyoruz. Haşlanmış tavuğu küçük küçük diderek biraz tuz ve mayonez ile karıştırarak onigirimizin içini hazırlıyoruz. Daha sonra elimize küçük bir buzdolabı poşeti geçiriyoruz. (Çünkü pirinç sıcak olması ve hijyen açısından.) Elimize 1 cevizden daha büyük olacak miktarda pirinç alıyoruz, onu elimize yayıyoruz. Sonra ortasına içimizden koyup pirinci kapatıyoruz; içli köfte gibi. (bkz. üstteki fotoğraf) Güzelce yuvarladıktan ya da resimdeki gibi üçgen şekli verip tabağımıza alıyoruz. Kalan pirinçler içinde aynısını uyguluyoruz. Hemen hemen 3 kişiyi doyuracak kadar oluyor. Onigirinin içine tavuk yerine ton balığı koyulabilir ancak sevmiyorsanız koymayın. Son olarak üzerini, etrafını yosunlarla süsleyerek yiyebilirsiniz ama ben yosunla birlikte yiyemedim, yosunun kokusu çok ağır... 


Gelelim benim yakın bir arkadaşımın yaptığı onigirilere :D


 Gördüğünüz üzere yosunumuz olmasına rağmen hiçbir şekilde yosunla süslemedik. Yosunun tadı gerçekten çok kötüydü...


Onigirinin yanına Kore noddle'ı yaptık. Onigirinin hemen üstünde yosunlarımız duruyor. Pirincimizin hepsinden onigiri yapmayıp yarısını da tavuklu pilav yaptık. :D İlahi biz, Türk milleti işte...  Aslına bakarsanız bir bardak pirinç biraz fazla oldu, tadımlık olsun diyorsanız yarım bardak pirinç ve yarım ölçü su kullanabilirsiniz. Onigirinin tadı gerçekten güzel, ama lapa ve yuvarlanmış pirinci görmek bir hoş ediyor insanın midesini. :D Denemelisiniz.

DİSNEYLAND


Disneyland,Pariste yer alan insanın hayal gücünü zorlayan bir eğlence alanıdır. İlk olarak  Euro Disney Resort olarak adlandırılan alan sonrasında Euro Disneyland adını almıştır. Paris şehir merkezinin 32 kilometre dışında Marne la Vallee adı verilen yeni bir kasabada kurulmuştur. Euro Disney tarafından işletilmektedir. Philippe Gas, Disneyland’ın başkanı ve baş yöneticisidir.
İki park, yedi otel, bir dinlenme, yemek ve eğlence kompleksine sahip olan Disneyland, Amerika dışında açılan ikinci alandır. Bunlardan ilki Tokyo Disney Resort’dur. Açılışı aşamasında Fransa işçi birlikleri ve diğerleri karşı çıksa da 12 Nisan 1992 tarihinde açılmıştır. Sonrasında Walt Disney Studios Parkeklenmiştir. 2009 yılında yaklaşık 15 milyon ziyaretçisi ile dünyanın ve Avrupa’nın en çok ziyaret edilen eğlence alanı olmuştur.


Disneyland Paris’te iki tane park bulunur: Disneyland Park ve Walt Disney Studios Park. Disney Village adı verilen kısımda alışveriş yapılabilecek bir yerdir. Disneyland Park, Walt Disney Studios Park’ı yansıtan herkesin beklentilerini karşılayacak bir eğlence alanıdır. Disney parkları “Sesli animatronikleri” ile ünlüdür. Amaç tamamen Disney’in hayali dünyasını oluşturmaktır. Buradaki satıcılar “oyunculardır”. Park, inanılmaz şekilde temiz tutulur. Her yerde mükemmel şekilde çalışan bir alet görebilirsiniz. Örneğin; aynı görüş alanı içerisinde aynı Disney karakterini iki kez göremezsiniz. Disneyland’ın odak noktası çocuklardır. Ama yetişkinler de kesinlikle göz ardı edilmezler! Dünyadaki bütün tema parkları aynı şekildedir. Fakat elbette yerel değişiklikler olabilir.



DİSNEYLAND HAKKINDA BİLGİLER

RİDES
Disneyland’daki ride kısmı en popüler kısımdır. En bilinenleri şunlardır:
“Space Mountain” gerçekten zor bir ridedır. Kimi katılımcılar buna bayılırken kimi nefret eder! Fastpass mevcuttur. “The Twilight Zone Tower of Terror” çok talep gören bir türüdür. Kalp rahatsızlığınız varsa tavsiye edilmez. “Indiana Jones and the Temple of Peril”, “Big Thunder Mountain”, “Rock n’ Roller Coaster starring Aerosmith”, “Buzzy Lightyear Laser Blast”, “Pirates of the Caribbean”, “It’s a Small World”, “Star Tours”, “Crush’s Coaster”, “Phantom Manor” diğer ünlü ridelardır.

SHOWS

Disneyland Paris’te izlenebilecek birçok gösteri vardır. “Tarzan” filmden alınan efektler ve müzik ile görmeye değerdir. “Buffalo Bill’s Wild West Show with Mickey Mouse” gösteri sırasında yemek ikramı yapılan bir aktivitedir. “Honey I Shrunk” 1990larda oynanmaya başlamış günümüzde 3D yapılan bir gösteridir. “Animagique” Disney karakterlerinin dans ettiği eğlenceli bir gösteridir. “Cinemagique” film tarihinin incelendiği tavsiye edilen bir yapımdır. “Armageddon Special Effects” uzay istasyonunun asteroidler tarafından zarar görmesini tasvir eder. “Moteurs! Action” izlenebilecek bir araba showudur. “The Lion King” ise aynı adı taşıyan müzikal ve filmden esinlenilmiştir.

FAST PASS

Zamanı iyi ayarlasanız bile “Fastpass” ile Disneyland’ın tadını daha çok çıkarabilirsiniz. Bir tura katılacağınız zaman Fastpass ile uzun kuyruğun önüne geçebilirsiniz. Parklar kalabalık olmasa bile popüler organizasyonlar için bunu kullanabilirsiniz. Fastpass kartınızı ride girişinde okutarak bir kupon alıp zaman kazanabilirsiniz. Verilen zaman size uygun değilse normal şekilde girmeye çalışabilir ya da sonrasında tekrar Fastpass ile şansınızı deneyebilirsiniz.

ALIŞVERİŞ
Disneyland Paris’te mağaza bulmakta asla zorlanmazsınız! Temalı ürünleri ya da diğerlerini satan mağazalar tüm parka yayılmış durumdadır. Özellikle Disney hatıra eşyaları çok ilgi çeker. Burada Indiana Jones şapkasından Cinderella kostümüne her şeyi bulabilirsiniz. Buradaki mağazaların ana noktası Main Street USA’dir.

YEME İÇME
Disneyland Paris’te birçok restoran ve bar bulabilirsiniz. Fakat bu seçenekler genelde pahalıdır. Örneğin; Cafe Mickey’de dört kişi yaklaşık 130 Euro ödeyebilirsiniz. Fast food restoranlarının yanı sıra şık mekanlar da mevcuttur. Fiyat olarak en uygun mekan McDonald’s dır. Eğer bir Disneyland otelinde kalacaksanız kahvaltı fiyata dahildir.




NE ZAMAN ZİYARET ETMELİ?

Disneyland Paris 2010 yılında 15 milyon ziyaretçi rekoru ile Paris’te Eyfel Kulesin'den bile çok ziyaret edilen bir nokta olmuştur. Ayrıca dünyada Walt Disney World’s Magic Kingdom, Disneyland ve Tokyo Disneyland’dan sonra en çok ziyaret edilen park olmuştur. Ziyaretçisi bol olan bu yerde “bekleme süresi 45 dakika” gibi yazıları görmeniz olasıdır.
Disneyland’e ne zaman gideceğiniz çok önemlidir. İyi hava ve daha az insanın olduğu sezonlar tercih edilir ama böyle günlerde de limitli aktivite seçeneği olabilir. Disneyland Paris’i görmek için en ideal zaman resmi tatiller ve okul tatilleri dışındaki hafta sonlarıdır. İncelemeler en az ziyaretçi gelen zamanların Eylül – Ekim ve Mayıs – Haziran arasında olduğunu göstermektedir. Paris havasını da düşününce Haziran en iyi seçenektir. Bu mevsimde fiyat olarak da daha uygun seçenekler bulabilirsiniz. Eğer şanslıysanız sıra beklemeden birkaç dakika içerisinde en popüler aktivitelere bile katılabilirsiniz.
Disneyland Paris tabii ki sıra beklemeden daha eğlencelidir. Fakat kimi zaman bir aktivite için 45 dakika bile beklenebilir! “FastPass” bilet ile buna da çözüm bulabilirsiniz.

ULAŞIM


Paris şehir merkezinden Disneyland’a ulaşım son derece rahattır. Eğer Disneyland gezinizi turizm acentaları ile ayarlamadınız ve parka kendiniz gidecekseniz hiç dert etmeyin, Disneyland’a ulaşımı çok kolay. Disneyland’a en en kolay kolu toplu taşıma “RER A” treni iledir. Paris içinde bulunduğunuz noktadan Rer A hattına ulaşarak “Chessy Durağı” ile Disneyland’a ulaşabilirsiniz. Parka ulaşım hakkında en detaylı bilgiler Paris Şehir Merkezi Disneyland Ulaşım ve Paris Havaalanları Disneyland Ulaşım  sayfalarında.


ZİYARET SAATLERİ
Parkın açılış saatleri parkı ziyaret edeceğiniz tarihlere göre değişiklik gösterebiliyor. Yaz ayları için park 10:00-23:00 saatleri arasında açıkken kış aylarında saatler değişiyor. Disneyland’ın açılış saatlerini en kesin olarak resmi sitesinden ziyaret edeceğiniz tarihlere göre öğrenebilirsiniz. 

GİRİŞ ÜCRETLERİ
– Yetişkin giriş ücreti: 64 Euro
– 3-11 arası yaş giriş ücreti: 58 Euro
(3 yaş altına giriş ise ücretsizdir.) Bilet fiyatları açılış saatleri gibi sezona ve tarihe bağlı olarak değişebilmektedir.
Euro Disney’e dilerseniz Paris içinde ki birçok turizm acentası ile gidebilir ya da dilerseniz biletinizi kendiniz alıp kendi imkanlarınızla parka ulaşabilirsiniz.
Park biletinizi; Gare de l’Est , Gare de Lyon ve Gare Du Nord tren istasyonlarından alabileceğiniz gibi; Paris’teki havaalanlarından ve şehirdeki turizm ofislerinden de biletinizi alabilirsiniz. Paris’teki bazı oteller de dileyen konuklarına Disneyland bilet temin etmektedir. Ayrıca Disneyland’ın resmi sitesinden de biletinizi indirimli olarak alabilirsiniz.



İSTANBULDA MUTLAKA GEZİLMESİ GEREKEN 10 YER


İstanbul sarayları, camileri, surları ve müzeleri ve pek çok cazibe noktası ile buram buram tarih kokan bir şehirdir. Her bir köşesinde geçmişten bir ize rastlayacağınız bu büyülü şehri keşfe çıkmadıysanız, bu 10 mekanı gezi listenize eklemelisiniz. 


AYASOFYA



Görkemli mimarisi ile pek çok turisti kendine hayran bırakan Ayasofya Müzesi, şehirde görülmesi gereken mekanların başında yer alır.

532 yılında Bizans İmparatoru 1. Jüstinyen tarafından yaptırılmış olan bu yapı, daha sonra Fatih Sultan Mehmet tarafından camiye çevrilmiştir. Dünya kültür mirasının baş yapıtları arasında yer alan Ayasofya, tarihe tanıklık etmek isteyenler için güzel bir gezi durağıdır. 

KIZ KULESİ


İstanbul Boğazı’nda salacak açıklarında, küçücük bir adacık üzerinde konumlanmış Kız kulesi, şehrin önemli simgelerinden biridir. Çeşitli efsanelere dayanan bu kule, bir rivayete göre kralın kızını korumak için yaptırdığı bir sığınaktır. Sırf bu gizemi anlayabilmek için bile görülmeye değer. 

Günümüzde restoran ve bar olarak hizmet veren bu nadide yapı, müthiş boğaz manzarasıyla, sevdiklerinizle veya eşinizle romantik bir akşam yemeği veya huzurlu bir öğle molası için tercih edebileceğiniz ideal bir mekandır.

YEREBATAN SARNICI




 Suların içinde yükselen sütunları ve hakkında çıkan ilginç efsanelerle öne çıkan Yerebatan Sarnıcı, oldukça merak uyandırıcı ve ilgi çeken yerlerden biri.


Bizans İmparatoru tarafından sarayın su ihtiyacını karşılamak amaçlı yaptırılan Yerebatan Sarnıcı, Fatih Sultan Mehmet döneminde bu amaçla kullanılmış. Bir rivayete göre, sütunların üzerindeki şekillerin göz yaşını andırması tesadüf değil. Bu şekillerle büyük Basilika yapılırken kaybedilen kölelere duyulan üzüntü anlatılmak istenmiş. Bu sebeple Yerebatan Sarnıcı mimarisiyle de oldukça ilgi görmektedir. 


TOPKAPI SARAYI



İhtişamlı ve büyüleyici mimarisiyle dikkatleri üzerine çeken Topkapı Sarayı, İstanbul’da görülmesi gereken başlıca yerler arasındadır.1478 yılında Fatih Sultan Mehmet tarafından yaptırılan saray, 400 yıl boyunca padişahlara ev sahipliği yapmış olup devlet yönetiminin gerçekleştiği ana merkez olma özelliğini taşımıştır.
İlk olarak Abdülmecit döneminde ziyarete açılan Topkapı Sarayı, Osmanlı döneminden kalma izleriyle tarihe tanıklık ederken, tüm gizemi ile turistlerin ilgisini çekmektedir. 


HASEKİ HÜRREM HAMAMI



Kanuni Sultan Süleyman'ın eşi Hürrem Sultan adına Mimar Sinan'a yaptırılmış olan hamam, İstanbul’un en güzel tarihi yapılarından biridir. Mimar Sinan'ın yaptığı en büyük hamam olarak bilinen bu yapı, günümüzde diziler sayesinde popülerliği artmış ve ilgi çekici mekanlar arasında boy göstermeye başlamıştır. Haseki Hürrem hamamının sıcak atmosferinde güzel bir hamam sefası yapabilirsiniz. 


DOLMABAHÇE SARAYI



İmparatorluk döneminde Osmanlı Kaptan-ı Derya'sının gemileri demirlediği bir alan olarak kullanılan Dolmabahçe Sarayı, ileriki zamanlarda has bahçeye çevrilmiştir. Cumhuriyet döneminde Atatürk’ün İstanbul’a geldiği zamanlarda kaldığı mekan olarak bilinen bu saray, aynı zamanda hayata gözlerini yumduğu yer olmasıyla büyük önem taşır. Tarihi açıdan önemli bir yere sahip olan saray, İstanbul’da mutlaka görülmesi gereken yerlerden biridir. 


KAPALI ÇARŞI



İstanbul’un göbeğinde, Eminönü’nde bulunan Kapalıçarşı, tarihi dokusu ve çeşitli alışveriş duraklarıyla yerli-yabancı pek çok turistin uğrak noktasıdır. Başlı başına bir şehri andıran Kapalıçarşı, Fatih Sultan Mehmet tarafından tarafından insanların ürettiklerini sergileyip satmaları için yaptırılmıştır. 
Gün boyunca yüz binlerce insanın akın ettiği bu çarşı, her daim hareketli ve canlı olmayı başaran nadir yerlerdendir. Envai çeşit dükkanların yer aldığı Kapalıçarşı’da aradığınız her şeyi bulabilmeniz mümkündür. 



ADALAR



İstanbul’un içinde ama bir o kadar da dışında gibi gözüken adalar şehrin en güzel kaçamak durakları. Eski dönemlerde Prens adaları olarak bilinen bu takım adalar, günümüzde nostaljik havası, romantik faytonları ve trafiğe kapalı yollarıyla huzurlu ve keyifli hafta sonu kaçamakları için ideal. 

Bu adalara prens Adaları denmesinin elbette bir nedeni var; Bizans İmparatorluğu döneminde taç giymiş pek çok saray üyesi İstanbul’a uzak olan bu adalara sürgün edilmiş, ve birçok prens bir dönem burada yaşamak zorunda kalmış. O olaydan sonra buranın bir diğer adı da Prens adaları oluvermiş. 

Bisiklete binip nostaljik havayı tadacağınız, piknik yapıp çayır çimenin keyfini çıkaracağınız adalara bir hafta sonu mutlaka uğrayın. 


İSTİKLAL CADDESİ



 1930’lu yılların başında açılan ve Cadde-i Kebir adı verilen İstiklal Caddesi İstanbul’un en popüler caddelerinden biridir. Uzun yıllar şehirdeki yabancı nüfusa ev sahipliği eden istiklal Caddesi, nostaljik binaları, çeşitli kafe ve restoranları, eğlence mekanları, kültür sanat merkezleri ve daha pek çok cazibe noktasıyla büyüleyici bir mekandır. 
Yediden yetmişe her tarzda, her kesimden insana rastlayacağınız İstiklal Caddesi günün her saati hareketli ve enerjik bir havaya sahiptir. Boylu boyunca uzanan, bu büyük caddeyi baştan sona kadar yürümek bile ayrı bir keyiftir.